26 Mayıs 2016 Perşembe

Akademik Erteleme Eğilimi



 


 

 

 

ÖZET
Bu çalışmanın amacı üniversite öğrencileri arasında yaygın olarak görülen akademik erteleme davranışı ile mükemmelliyetçilik kişilik özelliği arasındaki ilişkinin yordanmasıdır. Bu araştırmanın örneklemi Giresun Üniversitesi bünyesinde eğitim veren Fen-Edebiyat Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Mühendislik Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesinde eğitim hayatını sürdürmekte olan 758 (158’i kız, 600’ü erkek) üniversite öğrencisinden oluşmaktadır. Bu çalışmanın yöntem kısmında bilgi edinme aracı olarak Kişisel Bilgi Formu ve  Erteleme Davranışı Değerlendirme Ölçeği Öğrenci Formu kullanılmıştır. Yapılan araştırma sonuçlarına göre akademik erteleme davranışıyla mükemmelliyetçilik kişilik özelliği arasında anlamlı korelasyonel ilişkilerin varlığı ortaya konulmuş, mükemmeliyetçi kişilik özelliğine sahip olan üniversite öğrencilerinin  mükemmelliyetçi kişilik özelliğine sahip olmayanlara göre erteleme davranışına daha sık olarak başvurduğu gözlemlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Akademik erteleme eğilimi, genel erteleme davranışı, mükemmelliyetçi kişilik özelliği, üniversite öğrencileri

 

GİRİŞ

Erteleme Eğiliminin Tanımı

  Erteleme eylemi; tamamlanması gereken sorumlulukları gerçek dışı bir eğilim ile başka bir zamana öteleme davranışı olarak tanımlanmaktadır (Flett, Blankstein ve Martin, 1995). Knaus (1998) ise ertelemeyi, ilk iş olarak görülen ve önceliği olan eylemi geciktirmek, sonraya bırakmak olarak açıklamıştır. Bunun yanında, bugün yapılması gerekenlerin yarına bırakılması olarak da tanımlanabilir (Ferrari, Johnson ve McCown, 1995). Erteleme eğilimi karar vermeyi, bir işi gerçekleştirmeyi geciktirme ya da ertelemeye yönelik davranışsal bir eğilim ya da bir kişilik özelliği olarak tanımlanmaktadır (Milgram, Mey-Tal, ve Levison, 1998). Bunun yanında daha spesifik olarak erteleme eğiliminden bahsedilecek olursa, bir bireyin yapma kapasitesine sahip olduğu ve yapmaya daha önceden karar verdiği önemli bir işi gereksiz bir biçimde erteleme davranışı olarak tanımlanmaktadır (Grecco, 198; Akt.: Farran, 2004). Literatürde belli biçimlerde yer alan bu kelime terimsel olarak, Latince yarına kadar ertelemek anlamına gelen “procrastinatus” fiilinden türemektedir (Balkıs, 2006). Ayrıca Ellis ve Knaus (1977), erteleme eğilimini görevi ertelemede, her zaman her şeyin en iyisini, en mükemmelini yapmaya ya da kaçınılmaz olan gelecekteki kazançlar için halihazırdaki acılara katlanmaya yönelik mutlak bir talep gibi kendi kendini engelleme (selfdefeating) felsefesinde ileri gelen, bireylerin problematik bir alışkanlıgı ya da kişilik özelligi olarak tanımlamaktadırlar. Buna benzer olarak, Silver ve Sabini (1981;Akt. Farran, 2004: 12), erteleme eğiliminin kendi kendini aldatma ya da kendi kendini engelleme şeklinde akılcı olmayan bileşenleri içerdiğini savunmuşlardır. Psikolojik danışmanlar ve çeşitli akademisyenler de  erteleme eğilimini, bireyin kabiliyetlerinin önemli bir işlevsizliği ve tamamlanması gereken bir görevi ertelemeye yönelik irrasyonel bir eğilim olarak kavramsallaştırmışlardır (Milgram, Sroloff ve Rosenbaum, 1988:197).

  Erteleme, eski bir tarihi olan fakat incelenmeye yeni başlanan bir çalışma alanıdır. Araştırılmaya başlanması otuz ile kırk yıl öncesine dayanmasına rağmen varoluştan beri süregelen bir sorunsaldır. Rutin hayatın her anını baskılayan bu davranış problemini yaşayan kişiler, yaptıkları planlara uyma ve bu planları uygulama aşamalarında büyük sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Bu tip bireyler bir plana başlamakta hızlı ve istekli davransalar da bu davranışı uzun süre devam ettirememektedirler. Birtakım araştırmacılar erteleme eğiliminin içeriğinin tam anlamıyla kavranabilmesi için erteleme eğiliminde olan  bireylerin her zaman değişmez bir biçimde izledigi on bir temel adım ileri sürmüşlerdir. Bu adımlar:

1- Erteleme eğilimine sahip bireyler bir görevi tamamlamayı isterler ya da sonucun yararlı olabilecegini anladıkları için en azından bunu yapmayı kabul ederler.
2- Kabul edilen iş ve oluşu yapmak için kesin bir karar alırlar.
3- Anlamsız ve geçersiz bir biçimde karar verilen davranışı yapmayı ertelerler.
4- Erteleme davranışının  avantajlarının yoksunluğunu ya da dezavantajlarını fark etmezler.
5- Gerçekleştirmeye karar verdikleri davranışı ertelemeye devam ederler.
6-Erteleme davranışı için kendilerini azarlarlar. (Var oluşlarını aşağılamaya karsşı rasyonelleştirme mekanizmasını kullanarak ya da kendi bilincinden çekip atarak kendi kendilerini savunurlar) .
7- Ertelemeye  davranışına devam ederler.
8- İşlerini tamamlamak için son teslim tarihine çok yakın bir zamanda acele ederek bitirmeye çalışırlar ya da görevlerini çok geç tamamlarlar ya da hiçbir zaman tamamlayamazlar.
9-Bu lüzumsuz ertelemelerinden dolayı kendilerini rahatsız (tedirgin, sıkılgan, mahçup) hissederler ve suçlarlar.
10- Bu biçimde gerçekleştirilen erteleme davranışının tekrar olmayacağı konusunda kendi kendilerine güvence verirler ve bu önleme taahhütlerinde tamamen ve içtenlikle kendilerini inandırırlar.
11- Sonuç olarak bundan sonra özellikle eğer komplike, zor ve tamamlaması zaman alıcı bir görev olursa tekrar erteleme eğilimine girerler (Ellis ve Knaus,1977).

Erteleme Eğiliminin Tarihçesi
  Literatürde yazınlar incelendiğinde görülecektir ki erteleme kavramı ortaya atıldığında/görüldüğünde kullanılan ilk terim “tembellik” olmuştur. Bu terimin kullanılmasının anlamlılığı Ortaçağ rahiplerinin yaşantılarına dayanmaktadır. Tembellik davranışı rahip ve manstırca bir günah olarak tanımlanmış ve genel olarak öğlen vakti diye nitelendirilmiştir. On üçüncü yüzyıla gelindiğinde ise Saint Thomas Aquinas isimli bir aydın tarafından tüm insanlar için işlenen bir günah olarak adlandırılmış ve kendisinin yazmış olduğu Yedi Ölümcül Günah arasında bu terim de yerini bulmuştur. (Mortimer, 1962.Akt.:Farran, 2004: 8). Ortaçağ dönemlerinde tembellik, bireyin davranışlarında kendini gösteren ihmal ve bir bitkinlik durumu olarak tanımlanmıştır. Bu zamandan günümüze gelen kadar bireyin yaratıcılığını ve üretkenliğini engelleyen baş düşman olarak görülmüştür. Daha sonra 19. yüzyılda Samuel Johnson farazi terimler içinde bu işlevsizliğin menbaını analiz etme çabası içine girmiştir.

 Samuel Johnson öncellikle bireyi tembellik yapmaya yönlendiren temel üç adet psikolojik sorun ileri sürmüştür. Bu üç neden sadece nevrotik etmenlere bağlı olarak erteleme eğiliminin güncel olan genel görüşünü ifade etmektedir.  Bu umumi yanlış anlayış bugüne dek varlığını sürdürmüştür. Samuel Johnson’un üç psikolojik nedeni:
1.      Aşırı düzeyde şişirilmiş benlik imajı
2.      Tüm işlerde mükemmel, en iyi olma isteği
3.      Acıdan kaçınma, acıyı erteleme arzusudur.
Bu içsel sıkıntıların ve kaygıların bir sonucu gibi görülen erteleme eğilimi tanımı, genel terimsel oluşumun bir başlangıcı gibi görünmektedir.

   William James ise, erteleme davranışının psikolojik ve fizyolojik etkilerini incelemiştir. Erteleme davranışının yalnızca ruhsal durumlarla değil aynı zamanda listeleme, öncelikleri belirleme ve rutin egzersizler tipindeki davranışsal farklılaşmalara da karşı çıkan psikolojik mizacın ve tembellik durumunun bir sonucu olduğunu gözlemlemiştir (Akt.: Farran, 2004:8).

   Ellis ve Knaus (1977) kendi klinik tecrübelerinde karşı karşıya geldikleri devinimsel olaylar vasıtasıyla erteleme eğilimine yönelik bilişsel davranışçı yaklaşımı derecenlendirip nitelendirmişlerdir. Ek olarak erteleme eğilimini, ruhsal bir rahatsızlık olduğu genel inancından uzaklaştırmalarına karşın, hala niteliksizliğin zihinde başladığı genel yargısına bel bağlamış durumdadırlar. Örnek gösterilecek olunursa, bu araştırmacılar mental durumlar (korkular, kaygılar ve öz eleştiri) ile davranışlar (ertelemeler) arasında bir bağlantı olduğunu iddia etmektedirler. Bunlar, erteleme eğiliminin davranışsal görünümünü açığa çıkaran nedensel ajanlar olarak tanımlanan neden ve etki ilişkisinde bir metod gibi net olarak ilişki görmüsşerdir. Onlara göre bu bağlantı neden sonuç ilişkisi gibi bir ilişkidir.
 İncelemecilerin bilişsel ve davranışsal etmenlerin karşılıklı etkileşimlerini araştırmalarını son on yıla dayanan bir durum değildir. Bu olgusal ilişlileri ilk olarak Lay’ın (1987) kişiliğin beş büyük etkileyeni ve Eysenck’in kişilik boyutları çerçevesinde erteleme eğiliminin kişilik derecelerini araştırmışlardır. Görüldüğü gibi alışkanlık seviyelerinde erteleme eğilimine sahip olan bireylerin kişilik özellikleri ile Eysenck’ in ortaya attığı kişilik modelinin nevrotik düzensizlik boyutu ile ilişkili olduğu görülmüştür. Aynı zamanda erteleme davranışının zamanı ve hayatı yönlendirme özelliğinin Eyscenk tarafından açıklanan kişiliğin bilinçlilik boyutu ile aynı paydada buluştuğu görülmüştür.

Erteleme Davranışının Amacı ve Boyutları
   Erteleme davranışının amacı anlık rahatlama ve baskılamadan kurtulma gibi tanımlansa da uzun vadede bireyi olumsuz olarak etkilediği çeşitli araştırmalarla ortaya konulmuştur. Bazı araştırmacılar ertelemeyi, amaca hizmet eden stratejik bir kaçınma yöntemi olarak ifade etmişlerdir (Ferrari ve Beck, 1998; Eerde-Van, 2003). Tanımlarının başkalaşmasına rağmen erteleme açıklamalarının ortak özelliğinin “Öncelikli olarak gerçekleştirilmesi gereken ile önceliği olmayanın yer değiştirmesi, daha az önemli olanın öne alınması.” olduğu söylenebilir. Bunun yanında ertelemenin vazifeyi geciktime yahut vazifeden kaçınma gibi yalnızca davranış boyutunda değil, duygusal ve bilişsel boyutlarda da kendisini gösterebileceği unutulmamalıdır (Özer, Demir ve Ferrari, 2013). Bireyin erteleme eyleminin farkına vardığı anda kendisini reddetmesi, yetersizlik hissetmesi, suçluluk duyması, hilekarlık hissini yaşaması, utanç duyması, gerginliği ve panik hissetmesi erteleme davranışının duygusal boyutunu temsil etmektedir (Binder,2000). Bunun yanı sıra Knaus (1998)’a göre erteleme yapanların daha çok üzüntü, kin, depresif ruh hali, umutsuzluk, kırgınlık, öfke gibi çeşitli duygu durumlarını yaşaması ertlemenin duygusal boyutunun örneklerindendir. Ayrıca bireyin ulaşmak istediği idealler ile yaptıkları-ettikleri arasındaki fark ise erteleme davranışının bilişsel boyutunu ortaya koymaktadır (Ferrari, 1994; Blunt ve Pychyl, 2000). Senecal’a göre ise ertelemenin davranışsal boyutunda, yapılması gerekli olan ya da alınması gerekli karara ayrılan vakit gereksiz bir harcama olarak görülmektedir (Senecal ve diğerleri, 1995).

Erteleme Davranışına Kuramsal Bakışlar
   Erteleme davranışı ilk olarak psikoanalitik yaklaşımı benimseyen kuramcılar tarafından ortaya konulmuştur. Psikoanalitik yaklaşımı benimseyen araştırmacılar, çoğunlukla sergilenen bu erteleme davranışının kaçınma bağlantılı bir başa çıkma metodu olduğunu söylerken (Alexander ve Onwuergbuzie,2007; Ferrari, Johnson ve McCown,1995), tıpkı tanımlanmasında olduğu gibi somut ortak  bir noktaya ulaşılamamıştır. Örneğin bilişsel davranışçılar, erteleme eğiliminin bireyin zihninde ürettiği irrasyonel düşüncelerden ve somut dayanağı olmayan, akıl dışı inançlardan kaynaklandığını savunmuşlardır (Burka ve Yuen,1983; Ellis ve Knaus,1997). Fakat davranışçı yaklaşımı benimseyen kuramcılar erteleme davranışını, bireye kısa vadede haz, mutluluk ve rahatlama hissi veren öğrenilmiş bir davranış olarak tanımlamışlardır (Lamba,1999).

Erteleme Davranışının Nedenleri
    Erteleme davranışına neden olabilecek çeşitli etkenler araştırmalar sonucunda ortaya konulmuştur. Bunlar genel olarak; bir otorite tarafından değerlendirilme kaygısı, etkenler arasında kalma, kararsızlık, bir güce bağımlı olma, dışardan yardım isteği, verilen vazifeden hoşnut olmama, özgüven eksikliği, tembellik, girişken olamama, başarma konusunda korku duyma, zamanı gerektiği gibi değerlendirememe, kontrol edilmeye karşı tepki, risk alma davranışı, akran grubunun etkisi ve mükemmelliyetçilik olarak sıralanabilmektedir. Bunun yanı sıra özyeterlilik inançları, irrasyonel düşünceler, cinsiyet, sınıf düzeyi, ebeveynlerin eğitim kalitesi, konsantrasyon bozukluğu, başarı amacını oryante edememe ve gerçek dışı düşünceler de erteleme davranışına yönelik temel sebepler olarak görülmektedir (Aydoğan,2008; Balkıs,2006; Ferrari, Fransisco, Morales,2007; Howell ve Watson,2007; Kandemir,2010; Pfeister,2002; Watson,2001). Ek olarak Lay, Knish ve Zanatta (1992), öğrencilerin yaşadığı erteleme davranışına katkıda bulunan belirli davranışlar katarak bu tanımın kapsamını geniş bir alana yaymışlardır. Bu araştırmacılar, erteleme eğiliminin, önhazırlık ya da uygulama eksikliğinden, yetersiz miktarda çabadan, verimsiz performans durumlarından kaynaklandığını söylemişlerdir. Örnek verilmesi gerekirse, birey çalışmak için erteleme davranışını ve oyalanmayı teşvik edici ortamı seçebilir. Bahsedilen bu son durumu seçme kendini baltalayıcı/engelleyici bir davranış biçimi olarak görülebilir (Ellis ve Knaus, 1977). Ayrıca Tice ve Baumeister (1997)  erteleme eğiliminin olumsuz bir sonucu olarak, erteleme eğilimli bireylerin, diğer akranlarıyla karşılaştırıldığında daha sık fiziksel kaynaklı problem yaşadıklarını ortaya koymuşlardır. Yapılan bu incelemede, erteleme eğilimine sahip olan bireylerin erteleme eğilimine sahip olmayan bireylerle karşılaştırıldığında dönem başında daha az stres, anksiyete ve fizyolojik rahatsızlık yaşadıkları, dönemin sonlarına doğru ise stres düzeylerinin, anksiyete seviyesinin ve fizyolojik rahatsızlıklarının arttığı aktarılmştır. Sıkça rastlanılan bulgularda, erteleme eğilimli öğrencilerin çalısmalarında sıklıkla düşük not almakta ve daha sık hastalanmakta olduğu anlaşılmıştır. Analistler, erteleme eğiliminin kısa vadeli menfaatler ve uzun vadeli engeller tarafından ortaya çıkarılan kendini baltalayıcı bir davranış kalıbı olduğu sonucuna ulaşmışlardır.

Erteleme Davranışının Türleri
  Bu komplike olgu beş farklı türde incelenmektedir. Genel olarak bu türler;
Ø  Genel erteleme eğilimi,
Ø  Akademik erteleme eğilimi,
Ø  Karar vermeyi erteleme eğilimi,
Ø  Nevrotik erteleme eğilimi,
Ø  Kompulsif ya da işlevsel olmayan erteleme eğilimi olarak değerlendirilmektedir.
  Bunun yanı sıra erteleme eğilimi davranışının ilk iki türü zararsız olarak nitelendirilebilirken, birtakım durumlarda bireyin çevresiyle karşı karşıya kalma sürecinde yetersizlik ve çaresizlik duyguları yaşamasına da sebep olduğu görülmüştür (Delongins, 1982; Flett, 1985; Kanner, 1981; Milgram ve Arad, 1990. Akt.: Milgram, Tal ve Levision, 1998). Maddelenen bu davranış şekillerinden ilk ikisi görevden kaçınma, diğerleri ise karar almaktan kaçınma ile ilgilidir (Balkıs, 2006). Buna istinaden erteleme davranışının inceleyeceğimiz boyutta temelde iki türü bulunmaktadır. Bunlar akademik erteleme davranışı ve kronik erteleme (trait procratination) olarak sınıflandırılmaktadır. Kronik erteleme davranışı bir kişilik özelliği olarak belirtilirken, erteleme davranışının özel alan türü olan akademik erteleme ise bireylerin eğitim hayatına ilişkin yaptığı ertelemelerin genel adı olarak açıklanmaktadır. Akademik ertelemenin, genel erteleme türüne göre daha yaygın olduğu ve genellikle üniversite öğrencileri arasında yaygınlaştığı belirtilmektedir (Aydoğan,2008; Balkıs,2006; Ellis ve Knaus,1977; Hill, Chabot ve Barrali1978; Howell ve Watson,2007; Pfeister,2002).

Akademik Erteleme Eğiliminin Açıklanması
   Akademik erteleme davranışının genel olarak akademik sorumlulukları başarma ve tamamlamayı bir sonraki güne bırakma şeklinde tanımlandığı belirtilmiştir (Senecal ve diğerleri,2003). Önceden planlanan eylem ve oluşların mantıksal temellere dayanmayan birçok mazeret sonucu yapılması gereken vakitten daha ileri bir tarihe ertelenmesi şeklinde yorumlanabilmektedir. Bu erteleme eğiliminin genel erteleme davranışından farkı eğitim hayatıyla sınırlandırılmış olmasından kaynaklanmaktadır. Bireyin eğitim hayatına ilişkin yapmış bulunduğu geciktirme eğilimidir. Ayrıca Senecal ve diğerleri(1995)’ne göre akademik ertelemenin tembellik ve verimsiz zaman yönetimi özelliğinden daha çok bireyin motivasyonel eksikliğinden kaynaklandığı belirtilmiştir. Bunun yanı sıra eğitim hayatında etkin bireyin yaşadığı sınav kaygısının da akademik erteleme davranışının en önemli sebeplerinden biri olduğu ifade edilmiştir (Scher ve Ostarman, 2002). Yapılan araştırmalar sonucunda çoğu öğrencinin başarısızlık göstermemek adına akademik erteleme yöntemini tercih ettiği gözlenmiştir (Middleton ve Midgley,1997).  Ellis ve Knaus (1997), akademik erteleme probleminin üniversite öğrencileri arasında her on öğrenciden yedisinde bulunduğunu aktarmıştır.

  Akademik Erteleme Eğiliminin Nedenleri ile Mükemmelliyetçilik Eğiliminin İlişkilendirilmesi
   Akademik erteleme davranışının birçok boyutu ve nedeni vardır. Bu konu ile ilgili yapılan bazı çalışmalarda, öğrencilerin yaptıkları bazı işleri diğerlerine göre daha yüksek düzeyde bir erteleme eğilimi gösterdikleri gözlemlenmiştir. Örnek verilecek olursa, Solomon ve Rothblum’un (1984) üniversite öğrencileri üzerinde gerçekleştirmiş olduğu incelemelerin sonuçlarına göre, öğrenciler sınavlara yönelik görevlerini daha az erteleme eğiliminde olurken, yazılı teslim edilmesi gereken görevleri daha fazla erteleme eğiliminde bulunmaktadırlar. Ayrıca alanda yapılan diğer bazı araştırmalarda da, erteleme davranışının görevlerin son teslim tarihini unutma, sınavlara hazırlanmayı geciktirme ve alt düzeyde bir akademik başarı davranışlarıyla ilişkili bulunmuştur (Beswick, Rothblum ve Mann, 1988; Clark ve Hill, 1994; Lay ve Burns, 1991; Rothblum ve arkadaşları, 1986; Wesley, 1994). Bu verilere ek olarak incelemeler akademik erteleme davranışının, iletişim anlayışı, etkili olmayan öğrenme metodları, düşük düzeyde not ortalaması, görevden sıkılma, kapasiteyi zorlayıcı derecede verilen ödevler, plansız çalışma alışkanlığı, irrasyonel yönde bulunan çeşitli bahaneler, kaygı düzeyi, depresyon, düşün benlik saygısı, gerçekçi olmayan düşünceler, düşük benlik yeterliliği, düşün benlik kontrolü ve doyumu erteleyememe ile bağlantılı olduğunu ortaya koymaktadır (Chissom ve Nejad, 1992; Ferrari, Johnson ve McCown, 1995; Ferrari ve Beck, 1999; Haycock, McCarthy ve Skay, 1998; Lay, 1986; Senecal, 1995; Solomon ve Rothblum, 1984). Bir diğer yönden, Ferrari ve arkadaşlarına göre ise bu akademik erteleme eğilimi cinsiyet ve etnisiteye göre anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır (Ferrari ve diğerleri, 1995).  Literatürde erteleme davranışı ile kişilik arasında anlamlı bir korelasyonun varlığı görülmektedir. Bu kişilik özelliklerinden mükemmelliyetçilik ile akademik erteleme eğiliminin ilişkisinin açıklanması çalışmanın temelini oluşturmaktadır. Mükemmelliyetçilik, bireyin içinde bulunduğu durumlar sırasında kendisini en sert biçimde eleştirmesi ve kendisi için en uç sınırları belirlemesi olarak tanımlanmıştır (Hshafran ve Mansell, 2001; akt: Kobori ve Tanno, 2005). Ayrıca aşırı eleştirel bir bireysel değerlendirme yapma ve kendisine aşırı üst hedeler belirleme (Burns, 1980; Flett ve  Hewitt, Blankenstein ve Koledin, 1991; Frost, Marten, Lahart ve Rosenblate, 1990; Stoeber ve Stoeber, 2009), kişinin davranışlarının kendisine hiçbir zaman tam manasıyla yeterli gelmemesi durumu ve bastırılamayan bir şekilde diğerlerine karşı üstün gelme çabası içerisinde aşırı bir biçimde çabalama eğilimi  (Slaney ve Ashby, 1996) olarak da tanımlanabilmektedir. Ayrıca Flett ve diğerleri (1991), mükemmeliyetçiliğin bireylerin gerçek dışı inançlarıyla ilişkili olabileceğini, Blankenstein, Flett, Hewitt ve Eng (1993), mükemmeliyetçiliğin başaramama korkusu, hata yapma, kontrolü kaybetme ve sinirlenme gibi bazı kişiye özgü  korkularla ilişkili olduğunu bulmuşlardır.

  Ellis ve Knaus (1977) erteleme davranışına sahip olan bireylere; “Her şeyi her zaman en iyi bir şekilde yapmaya yönelik engellenemez talebiniz sizi bir şeyi zamanında yapmaktan kaçınmaya ya da hiçbir şekilde onu hiçbir zaman yapmamak için bir bahane bulmaya sürükler.” şeklinde açıklamışlardır. Ulaşılan bu mantığa göre erteleme eğilimi bir işi, bir görevi yeterli bir şekilde tamamlamak için oluşturulan aşırı dogmatik inançlardan ve başarılı olma yeterliliğine temellendirilen benlik değeri algısından ileri gelmektedir. Bununla birlikte erteleme eğilimi/davranışı ile mükemmeliyetçi kişilik özellikleri arasındaki ilişkiyi inceleyen çeşitli çalışmalara bakıldığında, etkenler arasında anlamlı ilişkiler olduğu görülmektedir (Ferrari, 1992; Martin ve arkadaşları, 1996). Örnek verilirse, Ferrari (1992), erteleme eğilimi ile mükemmeliyetçi kişilik özellikleri arasındaki korelasyonu  incelediği çalışmasında, erteleme eğilimi yüksek olan bireylerin kendilerini daha mükemmeliyetçi özelliklerine sahip olarak nitelendirdiklerini rapor etmektedirler. Bir başka biçimdeyse, Martin ve arkadaşlarının (1996), erteleme eğilimi ile çok boyutlu mükemmeliyetçilik ölçeğinin alt boyutları arasındaki ilişkileri araştırdıkları çalışmalarında, erteleme eğilimi ve mükemmeliyetçi kişilik özellikleri alt boyutları arasında farklı derecelerde anlamlı ilişkiler bulmuşlardır. Örneğin erteleme davranışı ile mükemmeliyetçilik kiiilik özelliklerinin kabul isteği alt boyutu arasında pozitif, kendi yönelimli (self-oriented) mükemmeliyetçilik alt boyutu ile erteleme eğilimi arasında anlamlı negatif ilişkilerin varlığı gözlemlenmiştir. Bu inceleme, diğeri yönelimli mükemmeliyetçi kişilik özelliklerinden daha çok, bireyin kendi yönelimli mükemmeliyetçilik eğilimlerinin, erteleme eğilimiyle olumsuz ilişkili olduğunu ortaya koyması bakımından önemli görülmektedir.

Mükemmelliyetçilik Eğilimi ve Boyutlandırılması
   Mükemmelliyetçiliğin iki boyutu bulunmaktadır. Tek ve çok boyutlu olarak kategorilize edilen mükemmliyetçilik davranışına sahip olan bireylerin kendilerini ortaya konulan ürünler sonucu elde edilen başarıya göre değerlendirdiği ve elde edilmesi imkansız olan amaçlar uğruna sürekli çaba gösterdikleri gözlemlenmiştir (Burns, 1980).  Çok boyutlu bakış açısından değerlendirilen mükemmliyetçiliğin üç ana bölümü vardır. Bunlar; kendine yönelik mükemmelliyetçilik, diğerlerine yönelik mükemmelliyetçilik ve sosyal düzene karşı mükemmelliyetçiliktir. Kendine yönelik mükemmelliyetçilik, bireyin kendisine ulaşılması güç hedefler belirlemesi ve bu hedeflere, kişisel mükemmelliyetçiliğe ulaşmak, başarısızlıktan kaçınmak adına durmadan çaba harcaması şeklinde tanımlanmaktadır. Diğerlerine yönelik mükemmelliyetçilikte ise başka bireylerin üzerinde kapasitelerinin çok üzerinde ve gerçekçi olmayan beklentilere girme, inanç besleme eğilimidir. Diğerlerine yönelik mükemmelliyetçilik davranışı bireyde suçluluk, güven kaybı, öfke, kin ve hayal kırıklığı gibi duygu durumlarına yol açabilir. Bir diğer tür olan sosyal düzene karşı mükemmelliyetçilikte ise bireyler diğerlerinin gerçek dışı niteliklere sahip olduğunu ayrımsarlar. Farkına varılan bu mükemmelliyetçi diğerleri, bireyin de mükemmel olması için bireye baskı yapmaktadırlar. Bireyler de başkalarınca negatif algılanmaktan korku duyarlar ve diğerlerince onaylanmayan her türlü durumdan uzakta dururlar, şeklinde tanımlanmıştır (Hewitt ve Flett, 1991).  Her alanda en üst başarıyı göstermeyi amaçlayan bu tip mükemmelliyetçi kişilerin belli prensipleri, mükemmeliyetçiliklerini koruyan belli düşünce kalıpları bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi de erteleme eğilimini doğuran “ya hep ya hiç” prensibi olarak gösterilebilmektedir (Erözkan, 2009). Mükemmelliyetçi bireylerin başarısızlıktansa ya hep ya hiç prensibi çerçevesinde görevi ertleme eğilimi gösterdikleri araştırmalarla sabittir.

    Martin ve diğerleri (1996)’nin yaptığı araştırmalarda erteleme davranışı ile çok boyutlu mükemmelliyetçilik arasında anlamlı ilişkiler saptanmıştır.

YÖNTEM
Örneklem
  Bu araştırmanın örneklemi Giresun Üniversitesi bünyesinde eğitim veren Fen-Edebiyat Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Mühendislik Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesinde eğitim gören 758 (158’i kız, 600’ü erkek) üniversite öğrencisinden oluşmaktadır. Adı geçen fakülteler arasından seçkisiz örnekleme yoluyla her fakülteden toplam 8 bölüm araştırmaya dahil edilmiştir. Örneklemin yaş, bölüm, cinsiyet olarak dağılımı tablo 7’de gösterilmektedir. Örneklemin yaş uzamı 17 ile 32 arasında değişmektedir.
Veri Toplama Araçları
Kişisel Bilgi Formu
Örneklemde yer alan bireyleri tanıyabilmek ve kriterleri ortaya koyabilmek amacıyla öğrencilerin yaş, cinsiyet, statü, akademik başarı, kişilik özellikleri gibi faktörleri belirlemek üzere araştırmacılarca hazırlanan soru formu Kişisel Bilgi Formu adı altında katılımcılara uygulanmıştır.
Erteleme Davranışı Değerlendirme Ölçeği - Öğrenci Formu (EDDÖ-Ö)
Bireylerin erteleme eğilimli davranış formlarının bilişsel-davranışçı tetikleyicilerini değerlendirmeyi hedefleyen Erteleme Davranışı Değerlendirme Ölçeği-Öğrenci Formu, Solomon ve Rothblum (1984) tarafından geliştirilmiş ve Özer (2005) tarafından Türkçe’ye uyarlanmıştır. 5’li Likert tipi bir ölçek olan EDDÖ-Ö, iki bölüm ve 44 maddeden oluşmaktadır. İlk bölüm 18 maddeyi içermekte ve 6 akademik alanda ertelemenin yaygınlığını ölçmektedir. Bu alanlar;
a) dönem ödevi hazırlama,
b) sınavlara hazırlanma,
c) haftalık okuma ödevlerini tamamlama,
d) okulla ilgili idari işler,
e) katılım ödevleri,
f) genel olarak okul etkinlikleri olarak sıralanmaktadır.
İşlem
Elde edilen araştırma verileri 2015-2016 eğitim öğretim yılı bahar döneminde Giresun Üniversitesi dersliklerinde uygulanmıştır. Verilerin toplanmasında üniversite rektörlüğünden gerekli izin ve yetkiler alınmıştır.

 
Bu makale, kaynak tarama ve rapor yazma dersi final projemin giriş kısmıdır, kaynakçalar belirlenmiş, APA6 kurallarınca yazılmıştır. -Büşra İŞCAN
Unknown Baş Deli

2 yorum: