ÖZET
Bu
çalışmanın amacı üniversite öğrencileri arasında yaygın olarak görülen akademik
erteleme davranışı ile mükemmelliyetçilik kişilik özelliği arasındaki ilişkinin
yordanmasıdır. Bu araştırmanın örneklemi Giresun Üniversitesi bünyesinde eğitim
veren Fen-Edebiyat Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Mühendislik
Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesinde eğitim hayatını sürdürmekte olan 758
(158’i kız, 600’ü erkek) üniversite öğrencisinden oluşmaktadır. Bu çalışmanın
yöntem kısmında bilgi edinme aracı olarak Kişisel Bilgi Formu ve Erteleme Davranışı Değerlendirme Ölçeği
Öğrenci Formu kullanılmıştır. Yapılan araştırma sonuçlarına göre akademik
erteleme davranışıyla mükemmelliyetçilik kişilik özelliği arasında anlamlı
korelasyonel ilişkilerin varlığı ortaya konulmuş, mükemmeliyetçi kişilik
özelliğine sahip olan üniversite öğrencilerinin mükemmelliyetçi kişilik özelliğine sahip
olmayanlara göre erteleme davranışına daha sık olarak başvurduğu
gözlemlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Akademik
erteleme eğilimi, genel erteleme davranışı, mükemmelliyetçi kişilik özelliği,
üniversite öğrencileri
GİRİŞ
Erteleme
Eğiliminin Tanımı
Erteleme eylemi; tamamlanması gereken
sorumlulukları gerçek dışı bir eğilim ile başka bir zamana öteleme davranışı
olarak tanımlanmaktadır (Flett, Blankstein ve Martin, 1995). Knaus (1998) ise
ertelemeyi, ilk iş olarak görülen ve önceliği olan eylemi geciktirmek, sonraya
bırakmak olarak açıklamıştır. Bunun yanında, bugün yapılması gerekenlerin
yarına bırakılması olarak da tanımlanabilir (Ferrari, Johnson ve McCown, 1995).
Erteleme eğilimi karar vermeyi, bir işi gerçekleştirmeyi geciktirme ya da
ertelemeye yönelik davranışsal bir eğilim ya da bir kişilik özelliği olarak
tanımlanmaktadır (Milgram, Mey-Tal, ve Levison, 1998). Bunun yanında daha
spesifik olarak erteleme eğiliminden bahsedilecek olursa, bir bireyin yapma
kapasitesine sahip olduğu ve yapmaya daha önceden karar verdiği önemli bir işi
gereksiz bir biçimde erteleme davranışı olarak tanımlanmaktadır (Grecco, 198;
Akt.: Farran, 2004). Literatürde belli biçimlerde yer alan bu kelime terimsel
olarak, Latince yarına kadar ertelemek anlamına gelen “procrastinatus”
fiilinden türemektedir (Balkıs, 2006). Ayrıca Ellis ve Knaus (1977), erteleme
eğilimini görevi ertelemede, her zaman her şeyin en iyisini, en mükemmelini
yapmaya ya da kaçınılmaz olan gelecekteki kazançlar için halihazırdaki acılara
katlanmaya yönelik mutlak bir talep gibi kendi kendini engelleme
(selfdefeating) felsefesinde ileri gelen, bireylerin problematik bir
alışkanlıgı ya da kişilik özelligi olarak tanımlamaktadırlar. Buna benzer
olarak, Silver ve Sabini (1981;Akt. Farran, 2004: 12), erteleme eğiliminin
kendi kendini aldatma ya da kendi kendini engelleme şeklinde akılcı olmayan
bileşenleri içerdiğini savunmuşlardır. Psikolojik danışmanlar ve çeşitli
akademisyenler de erteleme eğilimini,
bireyin kabiliyetlerinin önemli bir işlevsizliği ve tamamlanması gereken bir
görevi ertelemeye yönelik irrasyonel bir eğilim olarak kavramsallaştırmışlardır
(Milgram, Sroloff ve Rosenbaum, 1988:197).
Erteleme, eski bir tarihi olan fakat
incelenmeye yeni başlanan bir çalışma alanıdır. Araştırılmaya başlanması otuz
ile kırk yıl öncesine dayanmasına rağmen varoluştan beri süregelen bir
sorunsaldır. Rutin hayatın her anını baskılayan bu davranış problemini yaşayan
kişiler, yaptıkları planlara uyma ve bu planları uygulama aşamalarında büyük
sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Bu tip bireyler bir plana başlamakta hızlı ve
istekli davransalar da bu davranışı uzun süre devam ettirememektedirler. Birtakım
araştırmacılar erteleme eğiliminin içeriğinin tam anlamıyla kavranabilmesi için
erteleme eğiliminde olan bireylerin her
zaman değişmez bir biçimde izledigi on bir temel adım ileri sürmüşlerdir. Bu
adımlar:
1-
Erteleme eğilimine sahip bireyler bir görevi tamamlamayı isterler ya da sonucun
yararlı olabilecegini anladıkları için en azından bunu yapmayı kabul ederler.
2-
Kabul edilen iş ve oluşu yapmak için kesin bir karar alırlar.3- Anlamsız ve geçersiz bir biçimde karar verilen davranışı yapmayı ertelerler.
4- Erteleme davranışının avantajlarının yoksunluğunu ya da dezavantajlarını fark etmezler.
5- Gerçekleştirmeye karar verdikleri davranışı ertelemeye devam ederler.
6-Erteleme davranışı için kendilerini azarlarlar. (Var oluşlarını aşağılamaya karsşı rasyonelleştirme mekanizmasını kullanarak ya da kendi bilincinden çekip atarak kendi kendilerini savunurlar) .
7- Ertelemeye davranışına devam ederler.
8- İşlerini tamamlamak için son teslim tarihine çok yakın bir zamanda acele ederek bitirmeye çalışırlar ya da görevlerini çok geç tamamlarlar ya da hiçbir zaman tamamlayamazlar.
9-Bu lüzumsuz ertelemelerinden dolayı kendilerini rahatsız (tedirgin, sıkılgan, mahçup) hissederler ve suçlarlar.
10- Bu biçimde gerçekleştirilen erteleme davranışının tekrar olmayacağı konusunda kendi kendilerine güvence verirler ve bu önleme taahhütlerinde tamamen ve içtenlikle kendilerini inandırırlar.
11- Sonuç olarak bundan sonra özellikle eğer komplike, zor ve tamamlaması zaman alıcı bir görev olursa tekrar erteleme eğilimine girerler (Ellis ve Knaus,1977).
Erteleme Eğiliminin Tarihçesi
Literatürde yazınlar incelendiğinde
görülecektir ki erteleme kavramı ortaya atıldığında/görüldüğünde kullanılan ilk
terim “tembellik” olmuştur. Bu terimin kullanılmasının anlamlılığı Ortaçağ
rahiplerinin yaşantılarına dayanmaktadır. Tembellik davranışı rahip ve
manstırca bir günah olarak tanımlanmış ve genel olarak öğlen vakti diye
nitelendirilmiştir. On üçüncü yüzyıla gelindiğinde ise Saint Thomas Aquinas
isimli bir aydın tarafından tüm insanlar için işlenen bir günah olarak
adlandırılmış ve kendisinin yazmış olduğu Yedi Ölümcül Günah arasında bu terim
de yerini bulmuştur. (Mortimer, 1962.Akt.:Farran, 2004: 8). Ortaçağ
dönemlerinde tembellik, bireyin davranışlarında kendini gösteren ihmal ve bir
bitkinlik durumu olarak tanımlanmıştır. Bu zamandan günümüze gelen kadar
bireyin yaratıcılığını ve üretkenliğini engelleyen baş düşman olarak
görülmüştür. Daha sonra 19. yüzyılda Samuel Johnson farazi terimler içinde bu işlevsizliğin
menbaını analiz etme çabası içine girmiştir.
Samuel Johnson öncellikle bireyi tembellik
yapmaya yönlendiren temel üç adet psikolojik sorun ileri sürmüştür. Bu üç neden
sadece nevrotik etmenlere bağlı olarak erteleme eğiliminin güncel olan genel
görüşünü ifade etmektedir. Bu umumi
yanlış anlayış bugüne dek varlığını sürdürmüştür. Samuel Johnson’un üç psikolojik
nedeni:
1. Aşırı
düzeyde şişirilmiş benlik imajı 2. Tüm işlerde mükemmel, en iyi olma isteği
3. Acıdan kaçınma, acıyı erteleme arzusudur.
Bu içsel sıkıntıların ve kaygıların bir sonucu gibi görülen erteleme eğilimi tanımı, genel terimsel oluşumun bir başlangıcı gibi görünmektedir.
William James ise, erteleme davranışının
psikolojik ve fizyolojik etkilerini incelemiştir. Erteleme davranışının
yalnızca ruhsal durumlarla değil aynı zamanda listeleme, öncelikleri belirleme
ve rutin egzersizler tipindeki davranışsal farklılaşmalara da karşı çıkan
psikolojik mizacın ve tembellik durumunun bir sonucu olduğunu gözlemlemiştir
(Akt.: Farran, 2004:8).
Ellis ve Knaus (1977) kendi klinik
tecrübelerinde karşı karşıya geldikleri devinimsel olaylar vasıtasıyla erteleme
eğilimine yönelik bilişsel davranışçı yaklaşımı derecenlendirip
nitelendirmişlerdir. Ek olarak erteleme eğilimini, ruhsal bir rahatsızlık
olduğu genel inancından uzaklaştırmalarına karşın, hala niteliksizliğin zihinde
başladığı genel yargısına bel bağlamış durumdadırlar. Örnek gösterilecek
olunursa, bu araştırmacılar mental durumlar (korkular, kaygılar ve öz eleştiri)
ile davranışlar (ertelemeler) arasında bir bağlantı olduğunu iddia
etmektedirler. Bunlar, erteleme eğiliminin davranışsal görünümünü açığa çıkaran
nedensel ajanlar olarak tanımlanan neden ve etki ilişkisinde bir metod gibi net
olarak ilişki görmüsşerdir. Onlara göre bu bağlantı neden sonuç ilişkisi gibi
bir ilişkidir.
İncelemecilerin bilişsel ve davranışsal
etmenlerin karşılıklı etkileşimlerini araştırmalarını son on yıla dayanan bir
durum değildir. Bu olgusal ilişlileri ilk olarak Lay’ın (1987) kişiliğin beş
büyük etkileyeni ve Eysenck’in kişilik boyutları çerçevesinde erteleme
eğiliminin kişilik derecelerini araştırmışlardır. Görüldüğü gibi alışkanlık
seviyelerinde erteleme eğilimine sahip olan bireylerin kişilik özellikleri ile
Eysenck’ in ortaya attığı kişilik modelinin nevrotik düzensizlik boyutu ile
ilişkili olduğu görülmüştür. Aynı zamanda erteleme davranışının zamanı ve
hayatı yönlendirme özelliğinin Eyscenk tarafından açıklanan kişiliğin bilinçlilik
boyutu ile aynı paydada buluştuğu görülmüştür.
Erteleme Davranışının Amacı ve
Boyutları
Erteleme davranışının amacı anlık rahatlama
ve baskılamadan kurtulma gibi tanımlansa da uzun vadede bireyi olumsuz olarak
etkilediği çeşitli araştırmalarla ortaya konulmuştur. Bazı araştırmacılar
ertelemeyi, amaca hizmet eden stratejik bir kaçınma yöntemi olarak ifade
etmişlerdir (Ferrari ve Beck, 1998; Eerde-Van, 2003). Tanımlarının başkalaşmasına
rağmen erteleme açıklamalarının ortak özelliğinin “Öncelikli olarak
gerçekleştirilmesi gereken ile önceliği olmayanın yer değiştirmesi, daha az
önemli olanın öne alınması.” olduğu söylenebilir. Bunun yanında ertelemenin
vazifeyi geciktime yahut vazifeden kaçınma gibi yalnızca davranış boyutunda
değil, duygusal ve bilişsel boyutlarda da kendisini gösterebileceği
unutulmamalıdır (Özer, Demir ve Ferrari, 2013). Bireyin erteleme eyleminin
farkına vardığı anda kendisini reddetmesi, yetersizlik hissetmesi, suçluluk
duyması, hilekarlık hissini yaşaması, utanç duyması, gerginliği ve panik
hissetmesi erteleme davranışının duygusal boyutunu temsil etmektedir (Binder,2000).
Bunun yanı sıra Knaus (1998)’a göre erteleme yapanların daha çok üzüntü, kin,
depresif ruh hali, umutsuzluk, kırgınlık, öfke gibi çeşitli duygu durumlarını
yaşaması ertlemenin duygusal boyutunun örneklerindendir. Ayrıca bireyin ulaşmak
istediği idealler ile yaptıkları-ettikleri arasındaki fark ise erteleme
davranışının bilişsel boyutunu ortaya koymaktadır (Ferrari, 1994; Blunt ve
Pychyl, 2000). Senecal’a göre ise ertelemenin davranışsal boyutunda, yapılması
gerekli olan ya da alınması gerekli karara ayrılan vakit gereksiz bir harcama
olarak görülmektedir (Senecal ve diğerleri, 1995).
Erteleme Davranışına Kuramsal
Bakışlar
Erteleme davranışı ilk olarak psikoanalitik
yaklaşımı benimseyen kuramcılar tarafından ortaya konulmuştur. Psikoanalitik
yaklaşımı benimseyen araştırmacılar, çoğunlukla sergilenen bu erteleme
davranışının kaçınma bağlantılı bir başa çıkma metodu olduğunu söylerken
(Alexander ve Onwuergbuzie,2007; Ferrari, Johnson ve McCown,1995), tıpkı tanımlanmasında
olduğu gibi somut ortak bir noktaya
ulaşılamamıştır. Örneğin bilişsel davranışçılar, erteleme eğiliminin bireyin
zihninde ürettiği irrasyonel düşüncelerden ve somut dayanağı olmayan, akıl dışı
inançlardan kaynaklandığını savunmuşlardır (Burka ve Yuen,1983; Ellis ve
Knaus,1997). Fakat davranışçı yaklaşımı benimseyen kuramcılar erteleme
davranışını, bireye kısa vadede haz, mutluluk ve rahatlama hissi veren
öğrenilmiş bir davranış olarak tanımlamışlardır (Lamba,1999).
Erteleme Davranışının Nedenleri
Erteleme davranışına neden olabilecek
çeşitli etkenler araştırmalar sonucunda ortaya konulmuştur. Bunlar genel
olarak; bir otorite tarafından değerlendirilme kaygısı, etkenler arasında
kalma, kararsızlık, bir güce bağımlı olma, dışardan yardım isteği, verilen
vazifeden hoşnut olmama, özgüven eksikliği, tembellik, girişken olamama,
başarma konusunda korku duyma, zamanı gerektiği gibi değerlendirememe, kontrol
edilmeye karşı tepki, risk alma davranışı, akran grubunun etkisi ve
mükemmelliyetçilik olarak sıralanabilmektedir. Bunun yanı sıra özyeterlilik
inançları, irrasyonel düşünceler, cinsiyet, sınıf düzeyi, ebeveynlerin eğitim
kalitesi, konsantrasyon bozukluğu, başarı amacını oryante edememe ve gerçek
dışı düşünceler de erteleme davranışına yönelik temel sebepler olarak
görülmektedir (Aydoğan,2008; Balkıs,2006; Ferrari, Fransisco, Morales,2007;
Howell ve Watson,2007; Kandemir,2010; Pfeister,2002; Watson,2001). Ek olarak
Lay, Knish ve Zanatta (1992), öğrencilerin yaşadığı erteleme davranışına
katkıda bulunan belirli davranışlar katarak bu tanımın kapsamını geniş bir
alana yaymışlardır. Bu araştırmacılar, erteleme eğiliminin, önhazırlık ya da
uygulama eksikliğinden, yetersiz miktarda çabadan, verimsiz performans
durumlarından kaynaklandığını söylemişlerdir. Örnek verilmesi gerekirse, birey
çalışmak için erteleme davranışını ve oyalanmayı teşvik edici ortamı seçebilir.
Bahsedilen bu son durumu seçme kendini baltalayıcı/engelleyici bir davranış
biçimi olarak görülebilir (Ellis ve Knaus, 1977). Ayrıca Tice ve Baumeister
(1997) erteleme eğiliminin olumsuz bir
sonucu olarak, erteleme eğilimli bireylerin, diğer akranlarıyla
karşılaştırıldığında daha sık fiziksel kaynaklı problem yaşadıklarını ortaya
koymuşlardır. Yapılan bu incelemede, erteleme eğilimine sahip olan bireylerin
erteleme eğilimine sahip olmayan bireylerle karşılaştırıldığında dönem başında
daha az stres, anksiyete ve fizyolojik rahatsızlık yaşadıkları, dönemin
sonlarına doğru ise stres düzeylerinin, anksiyete seviyesinin ve fizyolojik
rahatsızlıklarının arttığı aktarılmştır. Sıkça rastlanılan bulgularda, erteleme
eğilimli öğrencilerin çalısmalarında sıklıkla düşük not almakta ve daha sık
hastalanmakta olduğu anlaşılmıştır. Analistler, erteleme eğiliminin kısa vadeli
menfaatler ve uzun vadeli engeller tarafından ortaya çıkarılan kendini
baltalayıcı bir davranış kalıbı olduğu sonucuna ulaşmışlardır.
Erteleme Davranışının Türleri
Bu komplike olgu beş farklı türde
incelenmektedir. Genel olarak bu türler; Ø Genel erteleme eğilimi,
Ø Akademik erteleme eğilimi,
Ø Karar vermeyi erteleme eğilimi,
Ø Nevrotik erteleme eğilimi,
Ø Kompulsif ya da işlevsel olmayan erteleme eğilimi olarak değerlendirilmektedir.
Bunun yanı sıra erteleme eğilimi davranışının ilk iki türü zararsız olarak nitelendirilebilirken, birtakım durumlarda bireyin çevresiyle karşı karşıya kalma sürecinde yetersizlik ve çaresizlik duyguları yaşamasına da sebep olduğu görülmüştür (Delongins, 1982; Flett, 1985; Kanner, 1981; Milgram ve Arad, 1990. Akt.: Milgram, Tal ve Levision, 1998). Maddelenen bu davranış şekillerinden ilk ikisi görevden kaçınma, diğerleri ise karar almaktan kaçınma ile ilgilidir (Balkıs, 2006). Buna istinaden erteleme davranışının inceleyeceğimiz boyutta temelde iki türü bulunmaktadır. Bunlar akademik erteleme davranışı ve kronik erteleme (trait procratination) olarak sınıflandırılmaktadır. Kronik erteleme davranışı bir kişilik özelliği olarak belirtilirken, erteleme davranışının özel alan türü olan akademik erteleme ise bireylerin eğitim hayatına ilişkin yaptığı ertelemelerin genel adı olarak açıklanmaktadır. Akademik ertelemenin, genel erteleme türüne göre daha yaygın olduğu ve genellikle üniversite öğrencileri arasında yaygınlaştığı belirtilmektedir (Aydoğan,2008; Balkıs,2006; Ellis ve Knaus,1977; Hill, Chabot ve Barrali1978; Howell ve Watson,2007; Pfeister,2002).
Akademik Erteleme Eğiliminin
Açıklanması
Akademik erteleme davranışının genel olarak
akademik sorumlulukları başarma ve tamamlamayı bir sonraki güne bırakma şeklinde
tanımlandığı belirtilmiştir (Senecal ve diğerleri,2003). Önceden planlanan
eylem ve oluşların mantıksal temellere dayanmayan birçok mazeret sonucu
yapılması gereken vakitten daha ileri bir tarihe ertelenmesi şeklinde
yorumlanabilmektedir. Bu erteleme eğiliminin genel erteleme davranışından farkı
eğitim hayatıyla sınırlandırılmış olmasından kaynaklanmaktadır. Bireyin eğitim
hayatına ilişkin yapmış bulunduğu geciktirme eğilimidir. Ayrıca Senecal ve
diğerleri(1995)’ne göre akademik ertelemenin tembellik ve verimsiz zaman
yönetimi özelliğinden daha çok bireyin motivasyonel eksikliğinden kaynaklandığı
belirtilmiştir. Bunun yanı sıra eğitim hayatında etkin bireyin yaşadığı sınav
kaygısının da akademik erteleme davranışının en önemli sebeplerinden biri
olduğu ifade edilmiştir (Scher ve Ostarman, 2002). Yapılan araştırmalar
sonucunda çoğu öğrencinin başarısızlık göstermemek adına akademik erteleme
yöntemini tercih ettiği gözlenmiştir (Middleton ve Midgley,1997). Ellis ve Knaus (1997), akademik erteleme
probleminin üniversite öğrencileri arasında her on öğrenciden yedisinde
bulunduğunu aktarmıştır.
Ellis
ve Knaus (1977) erteleme davranışına sahip olan bireylere; “Her şeyi her zaman
en iyi bir şekilde yapmaya yönelik engellenemez talebiniz sizi bir şeyi
zamanında yapmaktan kaçınmaya ya da hiçbir şekilde onu hiçbir zaman yapmamak
için bir bahane bulmaya sürükler.” şeklinde açıklamışlardır. Ulaşılan bu
mantığa göre erteleme eğilimi bir işi, bir görevi yeterli bir şekilde
tamamlamak için oluşturulan aşırı dogmatik inançlardan ve başarılı olma
yeterliliğine temellendirilen benlik değeri algısından ileri gelmektedir. Bununla
birlikte erteleme eğilimi/davranışı ile mükemmeliyetçi kişilik özellikleri
arasındaki ilişkiyi inceleyen çeşitli çalışmalara bakıldığında, etkenler
arasında anlamlı ilişkiler olduğu görülmektedir (Ferrari, 1992; Martin ve
arkadaşları, 1996). Örnek verilirse, Ferrari (1992), erteleme eğilimi ile
mükemmeliyetçi kişilik özellikleri arasındaki korelasyonu incelediği çalışmasında, erteleme eğilimi
yüksek olan bireylerin kendilerini daha mükemmeliyetçi özelliklerine sahip
olarak nitelendirdiklerini rapor etmektedirler. Bir başka biçimdeyse, Martin ve
arkadaşlarının (1996), erteleme eğilimi ile çok boyutlu mükemmeliyetçilik ölçeğinin
alt boyutları arasındaki ilişkileri araştırdıkları çalışmalarında, erteleme
eğilimi ve mükemmeliyetçi kişilik özellikleri alt boyutları arasında farklı
derecelerde anlamlı ilişkiler bulmuşlardır. Örneğin erteleme davranışı ile
mükemmeliyetçilik kiiilik özelliklerinin kabul isteği alt boyutu arasında
pozitif, kendi yönelimli (self-oriented) mükemmeliyetçilik alt boyutu ile erteleme
eğilimi arasında anlamlı negatif ilişkilerin varlığı gözlemlenmiştir. Bu inceleme,
diğeri yönelimli mükemmeliyetçi kişilik özelliklerinden daha çok, bireyin kendi
yönelimli mükemmeliyetçilik eğilimlerinin, erteleme eğilimiyle olumsuz ilişkili
olduğunu ortaya koyması bakımından önemli görülmektedir.
Mükemmelliyetçilik Eğilimi ve
Boyutlandırılması
Mükemmelliyetçiliğin iki boyutu
bulunmaktadır. Tek ve çok boyutlu olarak kategorilize edilen mükemmliyetçilik
davranışına sahip olan bireylerin kendilerini ortaya konulan ürünler sonucu
elde edilen başarıya göre değerlendirdiği ve elde edilmesi imkansız olan
amaçlar uğruna sürekli çaba gösterdikleri gözlemlenmiştir (Burns, 1980). Çok boyutlu bakış açısından değerlendirilen
mükemmliyetçiliğin üç ana bölümü vardır. Bunlar; kendine yönelik
mükemmelliyetçilik, diğerlerine yönelik mükemmelliyetçilik ve sosyal düzene
karşı mükemmelliyetçiliktir. Kendine yönelik mükemmelliyetçilik, bireyin
kendisine ulaşılması güç hedefler belirlemesi ve bu hedeflere, kişisel mükemmelliyetçiliğe
ulaşmak, başarısızlıktan kaçınmak adına durmadan çaba harcaması şeklinde
tanımlanmaktadır. Diğerlerine yönelik mükemmelliyetçilikte ise başka bireylerin
üzerinde kapasitelerinin çok üzerinde ve gerçekçi olmayan beklentilere girme,
inanç besleme eğilimidir. Diğerlerine yönelik mükemmelliyetçilik davranışı
bireyde suçluluk, güven kaybı, öfke, kin ve hayal kırıklığı gibi duygu
durumlarına yol açabilir. Bir diğer tür olan sosyal düzene karşı
mükemmelliyetçilikte ise bireyler diğerlerinin gerçek dışı niteliklere sahip
olduğunu ayrımsarlar. Farkına varılan bu mükemmelliyetçi diğerleri, bireyin de
mükemmel olması için bireye baskı yapmaktadırlar. Bireyler de başkalarınca
negatif algılanmaktan korku duyarlar ve diğerlerince onaylanmayan her türlü
durumdan uzakta dururlar, şeklinde tanımlanmıştır (Hewitt ve Flett, 1991). Her alanda en üst başarıyı göstermeyi
amaçlayan bu tip mükemmelliyetçi kişilerin belli prensipleri,
mükemmeliyetçiliklerini koruyan belli düşünce kalıpları bulunmaktadır.
Bunlardan bir tanesi de erteleme eğilimini doğuran “ya hep ya hiç” prensibi
olarak gösterilebilmektedir (Erözkan, 2009). Mükemmelliyetçi bireylerin
başarısızlıktansa ya hep ya hiç prensibi çerçevesinde görevi ertleme eğilimi
gösterdikleri araştırmalarla sabittir.
Martin ve diğerleri (1996)’nin yaptığı
araştırmalarda erteleme davranışı ile çok boyutlu mükemmelliyetçilik arasında
anlamlı ilişkiler saptanmıştır.
YÖNTEM
ÖrneklemBu araştırmanın örneklemi Giresun Üniversitesi bünyesinde eğitim veren Fen-Edebiyat Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Mühendislik Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesinde eğitim gören 758 (158’i kız, 600’ü erkek) üniversite öğrencisinden oluşmaktadır. Adı geçen fakülteler arasından seçkisiz örnekleme yoluyla her fakülteden toplam 8 bölüm araştırmaya dahil edilmiştir. Örneklemin yaş, bölüm, cinsiyet olarak dağılımı tablo 7’de gösterilmektedir. Örneklemin yaş uzamı 17 ile 32 arasında değişmektedir.
Veri Toplama Araçları
Kişisel Bilgi Formu
Örneklemde yer alan bireyleri tanıyabilmek ve kriterleri ortaya koyabilmek amacıyla öğrencilerin yaş, cinsiyet, statü, akademik başarı, kişilik özellikleri gibi faktörleri belirlemek üzere araştırmacılarca hazırlanan soru formu Kişisel Bilgi Formu adı altında katılımcılara uygulanmıştır.
Erteleme Davranışı Değerlendirme Ölçeği - Öğrenci Formu (EDDÖ-Ö)
Bireylerin erteleme eğilimli davranış formlarının bilişsel-davranışçı tetikleyicilerini değerlendirmeyi hedefleyen Erteleme Davranışı Değerlendirme Ölçeği-Öğrenci Formu, Solomon ve Rothblum (1984) tarafından geliştirilmiş ve Özer (2005) tarafından Türkçe’ye uyarlanmıştır. 5’li Likert tipi bir ölçek olan EDDÖ-Ö, iki bölüm ve 44 maddeden oluşmaktadır. İlk bölüm 18 maddeyi içermekte ve 6 akademik alanda ertelemenin yaygınlığını ölçmektedir. Bu alanlar;
a) dönem ödevi hazırlama,
b) sınavlara hazırlanma,
c) haftalık okuma ödevlerini tamamlama,
d) okulla ilgili idari işler,
e) katılım ödevleri,
f) genel olarak okul etkinlikleri olarak sıralanmaktadır.
İşlem
Elde edilen araştırma verileri 2015-2016 eğitim öğretim yılı bahar döneminde Giresun Üniversitesi dersliklerinde uygulanmıştır. Verilerin toplanmasında üniversite rektörlüğünden gerekli izin ve yetkiler alınmıştır.
Maşallah üstad. klavyenıze nazar değmesin :)
YanıtlaSilAmin 😊
Sil