İtibar Dergisi'nin 33.sayısında okuyup defterime iliştirdiğim Leyla İpekçi'ye ait bir denemeyi paylaşacağım sizlerle...
Ne zamandır boş bir defter gibi gönlüm. Çeviriyorum sayfalarını, okuyabilmek için boşluğun alfabesini. Varlığın yüzünü bana gösteren kelimelerden bir şiir yazıyorum seninle diz dize. Bir sen oluyorum, bir seninle. Harflerime izini düşüren bu kaçıncı şair. Bu kaçıncı dize. Boş sayfaları okuyabilenlerin dilinde, bu hangi sultanıdır acep gönlümün. Gereksiz cümlelerden kurtuldukça boyandığım o engin beyazlık; gerçeğin en yalın halini tercüme ediyor bana. Çokluklarım giderildikçe, tevhidin ifadesi büsbütün canlanıyor defterimin harfsiz dilinde. Anlıyorum ki, kendimi anlatmak ancak gerçeği tamamlamak, onunla bütünleşmek için. Senden önce kendimi ifade etmeyi gerçeği anlatmak sanırdım. Ah! Hangi kendim daha gerçekti ki! Meğer seni bilmekmiş gerçeğin elbisesini bana giydirecek olan. Meğer sensin demekmiş varlığın künhüne dalıp. Sensin. Sensin.. Baştan aşağı şiir olabilme arzusuyla, gecelerin içinde seni bekledim şafak niyetine. Gündüz gözüyle kırdım bütün düz yazıları. Devirdiğim cümleler beni saatlerin dışına taşırdı. Gölgem uzarken ikindilerde, içimden konuştuğum sen oldun giderek, bulutların geçişinde. Üzerini çizdim, karaladım köhnemiş hayat hikayemin. Hatıralarımın bitimsiz tekrarından an'ın eşsiz sonsuzluğuna uzandım. Bilmek istedim çünkü seni. İsmimi sevdiğimin harfleriyle yazmak istedim.
Nazar kıldıkça insana gönül hayrana dolanır,
Acepdir kimi Hak ister kimi butlana dolanır.
Batıl'lardan çok çektim senden önce. Çokluğumun sayısınca silmeye çalışıyorum artık sıfatlarımı. Her seferinde sarp kayalıklara dolanıyorum. İçimin arzından semalarına hicret etmek kolay değil. Zahmetli hep yokuşlar; bazen inmeyi güçleştiren, bazen tırmanmayı...Ah senden bu kaçıncı Mısri bana! Şimdi sen uzaklardasın. Özlemin mesafelerle ölçülen bir niteliği var. Ak denizlerden iç denizlere akan bir su damlasıyım senin ummanında. Uzakları yakınlaştıran bir sezgiye tutundum sıkı sıkı. Ezelden ebede akıyorum sana doğru. Yalnız değilim. Çünkü yalnızlık, sevilmediğini sanmakla başlıyor. Sevildiğini bilmek eşsiz bir rızık. Hepimiz rızkımıza doğru gidiyoruz. Ve bu bilme yolculuğunda kimimiz Hakkı istiyoruz. Kimimiz batılı. Okuyorum; kelimelerin kalbine yerleşmiş bir sır var. Dudaktan dudağa paylaşılan, sessiz derinliklerde. Sevilen'e bütünüyle yöneldikçe tenhalaşan bir dünya var. Rüzgarda sönmeyen bir alev. Tende çıkmayan bir can. Kaybolmayan sevgili. Var. Seni görmeye başladıkça bende görünen bütün alem. Seni kaybettikçe bütün bir alem; bende kaybolan. Ey kelimelerimin sultanı! Parmak uçlarıma yankısını bırakan şair! Dizelerinin şerhini yapıyorum canlı canlı defterimde... Ancak okumayı bilenlerin anladığı bir yazı karakteriyle, senden sana, kendi içinde kendi... Kesintisiz bir Mısri diriliyor... Her sayfanın bitiminde. Seni gördükçe, güzelliğin Efendisi'ni görür gibi oluyorum. Her şey, kendindeki değişmezden bağlanıyor birbirine. Ateş su oluyor. Odun; balık. Alemlerin doğal ışığında her şey sana doğru kapılmış, cezbe halinde.
Gönül verme bu dünyaya, başın uğratma gavgaya
Kazandığın amel bir gün gelir mizana dolanır.
Dillere düşürüp kınadığım ne varsa ve ne varsa kınandığım düşmüş dillerde... Arzumun iliklerinden geçmeyen her kopçayı söküp atacağım dünyanın eprimiş kumaşından. Şimdi burada büründüğüm bütün anlamlar orada suret giyerek konulacak mizana. Ah! Yeryüzünün bütün tozlu topraklı yollarında dolandım, harp edebilmek için senin en azılı düşmanlarınla. Varmak için açık olana, kapatıyorum artık defterimi saltanatına vehimlerin. Çünkü seni bilmek: var oluşun şiirini okumak. Eskimeyen, değişmeyen ne varsa... İçi insan, dışı kainat.
Niyazi kulunun ya Rabb vücudu zenbini mahvet,
Mülazımdır kapında ol sana ihsana dolanır.
Kalmayacak yakında ne kağıdım ne kalemim, sen oldukça varlık. Sesleneceğim vücudumun dağılan tüm kelimelerini çiğneyerek sana. Sesli ve sessiz tüm harflerini silerek vücudumun... Tıkalı bir damar açılacak, kalbin zikriyle. Bir rüyaya dalacağım uyumadan evvel. Kendini açan ve gizleyen her şey için sana yerlerden ve göklerden daha yüce bir gönülle hitap edeceğim. Bir rahmet hazinesi bulacağım. Kaynağına yaklaştıkça her şeydeki güzelliğin. Belki kemale erecek sana yüklediğim anlam, ahirette bürüneceğim suretin izdüşümü olacak bana emanet ettiğin kelimeler. Belki bir nida olacağım göklere yükselen, seni kast ettiğim her an'ın açılışında yankılanan. Ey kalpleri evirip çeviren Rabbim, mecazlar cennetine talip değilim, al beni zat cennetine. Kalemin secde ve kıyamlarında tükenmeyen ol mürekkep!
